Connect with us

Son Dakika

Gariban dogması ya da “Eve Dönemezsin”

Published

on

“Bilinmezi ancak hiçbir şey bilmeyenler bilebilir.”  Alın size bir dogma; benden. Bu dogmaya beni, Deli Musa’nın hikâyenin tamamını bilmesi, bir kez daha inandırıyor. “Dogma” kelimesinin Türk Dil Kurumu’nca karşılığı şöyledir: Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas, inak. Kökü Yunanca almak, kabul etmek anlamındaki dekomai kelimesi.

Selahattin Yusuf’un Kasım 2020’de Turkuvaz Kitap’tan yayınlanan kitabı “Eve Dönemezsin”, dogmalar evreninde geçen bir roman. Seksenli yıllarda Doğu Karadeniz’in dağlarında geçiyor. Hikâyemizin esas oğlanı okula jandarma zoruyla yazdırılmış isimsiz bir çocuk. Gariban, yoksul ve umut dolu. “Yıldızları dağ doruklarına, gaz lambalarını da göklere yerleştirmiş bir gecenin garip yolcusu”. Kendi köyü dışındaki dünyayı kese kâğıdı yapılmış eski gazetelerden tanımaya çalışan bir kâşif. Gazetenin magazin köşesinde gördüğü bir yazara öykünüyor ve “Yazar” olmaya karar veriyor. Hem yazar olursa gözü Servet’ten başka kimseyi görmeyen Selvi bile ona bakabilir.

Selahattin Yusuf bu küçük kahramanının hikayesini sert, yalın bir gerçeklikle anlatıyor. Öyle ki zaman zaman okurun, yazarla kahramanı birbirine karıştırması işten bile olmuyor. Yazarın çocukluğunun geçtiği dünyanın, kahramanımızınkinden çok uzak olmadığını hissediyoruz.

Nuri Bilge Ceylan’ın Mayıs Sıkıntısı filmini izleyenler hatırlayacaktır. Ali’nin isteğine ulaşması için 40 gün boyunca cebinde yumurtayı taşıması gerekiyor. Ama başaramıyor. Yumurtasının kırıldığı sahne insanın içine nasıl işler. Eve Dönemezsin’de başkahramanımız bu maceraya her gün atılıyor. Dik yamaçlardan kar ve buz üzerinde inerken hem de. Başaramazsa kaybedeceği şey öğle yemeği için alacağı çeyrek ekmek belki bir parça helva. Başaramazsa soğuğa, ayaza, rüzgâra karşı. Ve kaybederse üzerlerine bir de açlık eklenecek. Coğrafya ve garibanlık o kadar sert ki sığınacak dogmalar olmasa Deli Musa’nın safına katılmak an meselesi olacak. Üstüne üstlük bunca yokluğa bir de en büyük yokluk ekleniyor kahramanımız için: Öksüzlük.

Anne göğsünde naylon muhafazada saklanan, bir dogma oluyor kahramanımız için.  Sonra amcasının kavalı var; dogma. “Kendi kendinin bilincinde bile olmayan, mükemmeliyete kadar sadeleşmiş bir şey.”  O kadar saflaşmış bir dogma ki kaval amcanın dudaklarında İsrafil ‘in Sur’undan farksız bir saygı görüyor.

Selvi, kahramanımızın kızılelması. Kitabın başında kahramanımız, Selvi’nin gözünde bir leke iken kitabın sonunda kara kalabalığın ortasında kırmızı bir lekeye dönüşüyor. Dogmanın feriştahı.

“…hayat hakkında bir ipucu yakalıyorum sanki böyle anlarda. Ona acı diyebilirim. İşin kötüsü, mutluluk da.”  Hayat; o da bir dogma.

İsimsiz kahramanımız tûl-i emeline kavuşacaktır hikâyenin nihayetinde. Biz ismini bilmesek de o ismini dergide görüyor. Sayfanın başında isimsiz kahramanımızın ismi altında, “Eve Dönemezsin” isimli şiiri.

“Diyorum kendime; eve dönemezsin.

Katlan buna – ellerinin arasındadır şimdi ev.

Ama olsun, esirgemez anne bakışı son bir teselliyi.

Görmeyi bırakmış gözleri, sürdürür bakmayı hâlâ.

Müzik sussa da sessizlik onu biraz daha sürdürür…”

Biz her deliye biraz veli, her veliye de biraz deli gözüyle bakarız. Kahramanımız en büyük dogmasından, Selvi’den vazgeçmiş; tûl-i emeli olan yazarlığa ilk adımını attığında yanı başında bulduğu kişi Deli Musa. Yukarıda anlatılan hikâyenin tamamına vâkıf bir edayla.

“Sonunda iyi bir şey varsa, insan ağırdan alır, bilirsiniz.” Eve Dönemezsin; okurken ağırdan almak isteyeceğiniz bir roman. Ama ağırdan alabilecek misiniz? Sanmıyorum.

Muhammed Emin Avcı
Kaynak: https://www.dunyabizim.com/kitap/gariban-dogmasi-ya-da-eve-donemezsin-h43741.html

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir