Abdulhamit Gül ayrıldı, Adalet Bakanlığı’na Bozdağ geldi: Gül-Soylu-İstanbul Kümesi denklemi bozuldu

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararnamesiyle koltuğunu Bekir Bozdağ‘a bıraktı. Bilhassa, İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu‘nun MOBESE imajlarının kamuoyuna yansımasından çabucak sonra dün yaptığı konuşmanın bu değişiklikte tesirli olduğu tezi kulislere yansıdı.

Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan ayrılması sırasında birinci sefer kullanılan, “görevden affını istedi” tabiri, Gül için de kullanıldı. Gül, kararnamenin Resmi Gazete’de yayımlanmasından çabucak sonra Twitter hesabından misyondan af talebini kabul eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘a “şükranlarını” sundu.

Gül’ün istifası yakın vakitte gerçekleşen kabine değişikliklerinden farklı. Cumhur İttifakı içerisindeki güç istikrarları, hükûmetin ülkeyi yönetirken en kıymetli enstrümanlardan biri olarak kullandığı yargının işleyişi açısından Gül’ün ayrılması başka bir ehemmiyet taşıyor.

En kritik vazifelerde bulundu

Gül, Ulusal Görüş geleneğinden gelen lakin AKP saflarına sonradan katılan bir isim. Refah ve Fazilet partilerinde siyaset yaptıktan sonra AKP ile yola devam etmek yerine Saadet Partisi’nde kalan az sayıdaki “yeni nesil” siyasetçiden biri. Saadet Partisi’nde beklenen ıslahatların yapılmaması nedeniyle Numan Kurtulmuş liderliğinde kurulan Has Parti’ye geçen Gül, daha sonra yeniden Kurtulmuş’la birlikte AKP’ye geçti ve geçtiği andan itibaren kritik misyonlarda bulundu. MKYK üyeliği, seçim işleri lider yardımcılığı vazifeleri yürüten Gül, 19 Temmuz 2017’de Adalet Bakanlığı’na getirildi.

Başkanlık sistemine geçişe yönelik anayasa değişikliği teklifi hazırlanırken AKP heyetindeki en yetkili isim olan Gül, Adalet Bakanı olduktan sonra da af kanunu, başkanlık kararnameleri, İnsan Hakları Aksiyon Planı üzere kritik düzenlemelerin mimarlarından biri oldu.

‘İstanbul Grubu’ ve Adalet Bakanı

Gül’ün bakanlık koltuğunda oturduğu 5 yıllık süreç boyunca yargıdaki güç gayretleri kulislerden dışarıya taştı. Cumhurbaşkanlığı’na yakınlığıyla bilinen hukukçuların ve Pelikan kümesi olarak isimlendirilen kümenin İstanbul’da ağırlaştığı belirtilen faaliyetlerine karşı, Gül, bilhassa Yargıçlar ve Savcılar Şurası ile Yargıtay’da aktiflik sağlamaya çalıştı. İstanbul’daki kimi dava ve soruşturmalarda yapılanlara yönelik rahatsızlığı yargı kulislerinde ağır olarak konuşuldu. Bunları değiştirmeye yönelik attığı adımların sonuçsuz kalmasından duyduğu rahatsızlığı daima yansıttığı da kulislere yansıdı. Buna karşılık, Gül’ün aşikâr tarikat ve kümelere yakın isimlerin Yargıtay’a atanmasını sağladığı argümanları da konuşuldu.

HSK’daki güç istikrarı

Lakin bilhassa HSK’de geçen yıl yapılan değişiklik, güç istikrarlarını de etkiledi. Haziran 2021’deki HSK’deki vazife mühletleri biten üyelerin yerine atanan 4 üye ile birlikte, Gül’ün heyetteki hâkimiyetini ‘İstanbul Grubu’na kaptırdığı yorumları yapıldı. Bilhassa atamalarla ilgili 1. Daire’de güç kaybettiği belirtilen Gül’ün, Adalet Bakan Yardımcısı ve kimi bürokratların atamalarında da etkisiz kaldığı öne sürüldü. Bu durum, Gül’ün misyondan ayrılma istediği savlarına da yol açtı.

Gül ve Soylu

Gül, bir yandan ‘İstanbul Grubu’ ile çabasını sürdürürken, bir yandan da kabinede İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüş ayrılıkları yaşadığına yönelik tezler daima gündeme geldi. Soylu’nun, ailesine hakaret edilmesine ait soruşturmanın kapatılmasını açıktan eleştirmesinden sonra tansiyon kamuoyuna da yansıdı.

Geçtiğimiz aylarda, Soylu’nun muhtarlara metruk binaları yargı kararı beklenmeden yıkabileceklerini söylemesi, Gül’ün de isim vermeden bu kelamları, “hukuka bağlı kalma zorunluluğu”nu vurgulayarak eleştirmesi de tansiyonun kamuoyuna yansıyan tartışma başlıklarından biriydi. Soylu, daha sonra bu kelamlarını düzeltme gereği duydu.

MHP’nin de Gül’ün icraatlarından rahatsız olduğu ve yargıda tek sesin sağlanması tarafındaki tenkitlerini AKP’ye yansıttığı sıkça gündeme geldi.

Buna karşılık Gül’ün misyondan affını istemesi ya da alınması beklenmiyordu. Bilhassa Erdoğan’ın Gül’ün vazifede kalmasını istediği tabir ediliyordu.

Gül de tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş‘ı, şimdi gözaltına alındığı sırada açıktan eleştirmiş, Erdoğan’a olan bağlılığını açıktan göstermişti.

İmamoğlu, MOBESE ve Gül’ün iletileri

İstanbul’u esir alan kar fırtınası sonrasında en çok tartışılan mevzu İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu’nun şimdi fırtına başlamadan ve yollar kapanmadan evvel bir balık restoranında yemekte olmasıydı. İmamoğlu’nun restorana gelirken kayda alınan MOBESE imgelerinin basına yansımasından sonra daima takipte olduğu tezi konuşulmaya başlandı.

Bu tartışmalar sürerken, Adalet Bakanı Gül, Data Muhafaza Günü nedeniyle yaptığı konuşmada farklı iletiler verdi:

“Geçmişte FETÖ’nün istihbarat ve bilgi madenciliğine verdiği özel kıymeti hepimiz biliyoruz. Ve bu çerçevede kanıt üreterek, tezgahlarla, oluşturulan kumpaslarla nasıl insanların şahsî haklarını ihlal ettikleri, nasıl mahremiyet haklarını ihlal ettiklerini hepimiz gördük, yaşadık. Yöntemsiz dinlemeler, şahısların mahrem imgeleri, özel bilgilerin ifşa edilmesi, dataların hukuk dışı yollarla ele geçirilmesi üzere tüm hukuk dışı bu fiilleri daima birlikte yaşadık. Hukuk devletinde temel prestijiyle haysiyet cellatlığı olmaz, prestij suikastı olmaz. Hukuk buna asla müsaade vermez, veremez, vermemelidir. Dijital kumpaslarla insanların hayatını tarumar eden, insanlara kumpas kuran, bu FETÖ’cü zihniyetin de asla ancak asla unutulmaması gereken bir gayret alanı olduğunu bir sefer daha hatırlatmak isteriz. Bu FETÖ’vari anlayışın uygulamaları da hiçbir vakit hiçbir suretle ve hiçbir kimse tarafından gerçekleşmemesi istikametinde teyakkuzu ve bu bahiste da hukukun gerekli önlemleri alması en asıllı misyonlardan biridir.

Bireylerin kurumlarla paylaştığı bilgiler korunmalıdır. Bütün kurumlar ve başta da yönetim, bu sorumluluğu bihakkın yerine getirmesi lazım. Vatandaşın güvenerek verdiği bu bilgileri yarın öbür yerlerde, medyada, sağda solda ifşa edilecek bir hale gelmediğinden emin olması lazım.”

Gül’ün FETÖ’ye atıf yaparak verdiği iletilerin Cumhurbaşkanlığı ve MHP’de rahatsızlık yarattığı, AKP içinde de tenkitlere neden olduğu tez edildi. Bunun üzerine Gül’ün istifasına ile sonuçlanan sürecin yaşandığı öne sürüldü. Geçmişten bu yana biriken rahatsızlıkların tesiriyle de misyon değişimi yapıldı.

Bozdağ ve yeni devir

Gül’ün yerine dışarıdan bir isim yerine TBMM’den, Anayasa Kurulu Başkanlığı üzere değerli bir vazifede bulunan Bekir Bozdağ’ın atanması da yargıdaki yeni periyodun değerli işaretlerinden biri.

Cumhurbaşkanı ve etrafıyla tam uyumlu çalışmasıyla bilinen Bekir Bozdağ, yine Adalet Bakanlığı koltuğuna oturdu. 17-25 Aralık, 15 Temmuz üzere kritik eşiklerin dönüldüğü periyotta, 2013-2017 ortasında Adalet Bakanlığı yapan Bozdağ, daha sonra Başbakan Yardımcılığı yaptı. Akabinde komite lideri oldu. Bozdağ’ın gelişiyle bilhassa İstanbul Kümesi ile bakanlık ortasındaki meselelerin çözüleceği de belirtiliyor.

Fırtıdan sonraki değişim: THY, Adalet Bakanlığı, TÜİK

İstanbul’u esir alan kar fırtınasından sonra AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından büyük değer taşıyan kurumlarda radikal değişiklikler yaşanması da dikkat cazip. İstanbul Havaalanı’nın karda kullanılamaz hale gelmesi, yolcuların havaalanından çıkamaması, havaalanındaki binanın çatısının çökmesi ve dünyaya yansıyan imajların tesiriyle THY İdare Şurası Lideri İlker Aycı’nın yerine Ahmet Bolat getirildi. Bu değişikliği Adalet Bakanlığı’ndaki değişim izledi. Resmi Gazete’de yayımlanan kararnameyle, tartışmaların odağındaki kurumlardan TÜİK’te de değişim yaşandı. Sait Dinçer‘in yerine Erhan Çetinkaya getirildi.

TIKLAYIN – TÜİK Lideri Sait Dinçer vazifeden alındı, yerine BDDK Lider Yardımcısı Erhan Çetinkaya atandı

TIKLAYIN – THY İdare Şurası Lideri İlker Aycı istifa etti