Connect with us

Son Dakika

Efsaneden gerçeğe bir dervişin hikâyesi: Sarı Saltık

Yayınlandı:

-

Ağustos 1473’te Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın üzerine sefere çıkan Sultan II. Mehmet, Edirne muhafızlığı ve saltanat naipliği için Şehzade Cem Sultanı geride bırakmıştı. Fatih Sultan Mehmet Akkoyunlu seferinde oladursun, Şehzade Cem maiyetiyle beraber Rumeli topraklarında göründüğünde yol Babadağ isimli bir yerleşim yerine düşmüştü. Burada tuhaf görünümlü insanlar vardı; kimi kaşları, sakalları tamamen kazınmış, pos bıyıklı, yarı çıplak; kimi saçları yılan gibi sarılmış ve keçe tutmuş belinden aşağıya inen, tekin görünümlü olmayan! Cem Sultan dervişlerden bu tekkenin kim tarafından, ne maksatla kurulduğunu duymak istediğinde; kendisine tekkeyi kuranın Rumeli’nin gazi dervişi Sarı Saltık Baba olduğunu söylediler. Bu tekkede Sarı Saltık’ın (Sarı Saltuk) kişiliğinden ve onun çevresinde oluşan kült ve kahramanlık hikâyelerinden etkilenen Şehzade Cem, maiyetinde bulunan Ebul Hayr-ı Rumi’ye, Sarı Saltık efsanesini kendisine yazma haline getirip sunmasını istedi. Böylece Anadolu’da yüzyıllardır anlatılagelen Battal Gazi, Danişmend Gazi gibi, veli-derviş-gazi motifli kahraman söylencelerinin son halkası da vücuda gelmiş oldu. Tarihi şahsiyeti ile efsanevi kişiliği bu kadar gidip gelen başka bir gazi-evliya tipi var mıdır bilinmez. Sarı Saltık bu haliyle edebiyat ve tarih çevrelerini ilgiye sevk ederken ardından yazılan Saltukname isimli dev metin de bu efsaneviliğin devamını sağladı.

Muhtemelen Sinop doğumlu olan, soyu ise Oğuzların 24 boyundan biri olan Çepnilere dayandığı rivayet olan Sarı Saltık; Saltuk, Şerif, Hızır, Server Saltık, Seyyit gibi ad ve unvanları ile anılıyor. Ondan ilk bahseden kaynak olan Türkçeye Ruhların Meyvesi ve Kazancın Anahtarı ismiyle çevirebileceğimiz İbnüs Serrac’ın yazdığı Tuffahul Ervah ve Miftahul İrbah’ta Saltuk et-Türki, Evliya Çelebi’nin yazdıklarında ise Muhammet Buhari, Muhammet Buhari-i Saltık, Muhammet Buhari-i Sarı Saltık Bay isimleri ile karşımıza çıkıyor. Sarı Saltık’ın destansı hayat hikâyesini anlatan Saltukname’lerden Prof. Necati Demir’in bulduğu ve onun adıyla anılan nüshanın girişinde şöyle denir: “Rivayet edenler şöyle anlatırlar ki Sarı Saltık’ın asıl ismi Hızır’dır. Seyyit Battal Gazi’nin neslindendir. Gayet yürekli ve cesur bir yiğittir. Kırk yaşına geldiğinde evliyalar arasına girip Allah dostlarından birisi olmuştur. Onun çok sayıda gazanamesi ile çok sayıda cengi vardır. Kâfirler “Baba” diye yad ederlerdi. On iki yerde makamı vardır. Baba dedikleri Babadağ’ı Sarı Saltık fethetmiştir. Hâlâ kasabada makamları ve tekkesi bulunmaktadır. Tekkenin koyunu ve sığırı çoktur. Edirne ile İstanbul arasında olan Babaeskisi’ni de o fethetmiştir. Kasabanın kenarında olan kubbe, Sarı Saltık makamıdır. Kâfirler Sarı Saltık’ın ölümünden sonra yine bu kasabayı aldılar. Daha sonra burayı Sultan Orhan fetheyledi ve ayrıca Bursa’ya denizyolu ile giderken Babakayası’da meşhurdur.’’

“Kolonileştirici derviş”

Ülkemizde çok bilinmeyen ama şimdi basılarak bir iki yıl önce okuyucuya sunulan Serrac’ın Ruhların Meyvesi ve Kazancın Anahtarı kitabından önce Sarı Saltık’ın ilk bahsedildiği eser, asıl adı Rıhle olan ama ülkemizde İbn Batuta Seyahatnamesi olarak bilinen kitaptır. Kitabın “Konstantiniye’ye Seyahatim” adlı bölümünde Sarı Saltık hakkındaki ilk bilgiler şöyle verilir: “Nihayet Baba Saltık adıyla bilinen ve Türklerin yaşadıkları toprakların sonu olan kasabaya geldik… Onların inançlarına göre Baba Saltık mükâşif yani olağanüstü güçlere sahip kerametli biriymiş. Lakin hakkında söylenenler dinin temel prensipleriyle bağdaşmamaktadır.” Önemli Türkologlarda “Saltukname’nin Yazma Nüshaları Üzerine Bazı Dikkatler” adlı makalesinde (Prof. Necati Demir nüshası o sıralar henüz bulunmamıştı. Melikoff Topkapı Sarayı’nda bulunan ve giriş kısmı eksik olan Fahir İz tarafından Saltukname’yi incelemişti). Yaptığı saptamalar, o zaman elde olan nüshaların can alıcı noktalarına temas eder. Melikoff’a göre Saltukname incelemesi zor ve zaman kaymalarının yaşandığı bir kitaptır; çünkü Sarı Saltık bir zaman için İran coğrafyasında ortaya çıkmış, Rafızi akımlar ile mücadele için Hz. Peygamber kendisine rüyasında görünmüş ve onları öldürmesini buyurmuştur. Bağdat’ta, İran’da onlarla savaşmış, Şah İsmail’in kabrine saldırmış ve türbesini ateşe vermiştir. Bu metin içine sonradan eklemeler yapıldığı bellidir. Ebul Hayr-ı Rumi tarafından yazılan Saltukname ile bu bahsi geçen olaylar arasında yüzyıla yakın bir zaman vardır ve Fatih ile Şehzade Cem döneminde Osmanlı için Şiilik ve Şah İsmail sorunları yoktur. Ebul Hayr-ı Rumi tarafından yazılan Saltukname ile kitabın ortaya çıkışı arasında yüz yıldan fazla zaman olduğunu belirten Melikoff, kitabı bu gibi sonradan eklenen bölümlerden ayıkladıktan sonra Sarı Saltık’ın tarihsel kimliği olan “kolonileştirici derviş” görünümü ile belirdiğini söyler.

“Sarı Saltık’ın sadece bir din misyoneri olduğu yolundaki algının temelleri zayıftır. Sistemli bir Müslümanlaştırma faaliyetinden söz edilemez.”

Sarı Saltık gerçek yüzü ile 30-40 kadar oba ve10-12 bin Türkmeni yönlendirecek kadar saygı gören aşiret büyüğü ve önderi diyebileceğimiz bir kişidir, bu sebeple Sarı Saltık Baba veya Dede olarak anılagelmesi de gayet doğaldır. Sarı Saltık üzerine en geniş kapsamlı çalışmayı yayınlayan Prof. Ahmet Yaşar Ocak, Saltık’ın bir Kalenderi-Haydari olduğunu yazmıştır. Saltık’ın ölümünden çok kısa zaman sonra onu gören ve etrafındakilerden aldığı bilgiyle kitabını oluşturan Serrac okununca Ocak’ın tespitinin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkar.

Hacı Bektaş onu veli-kahraman yaptı

Saltukname’de peygamberlerce gösterilen bazı kerametler ile Orta Asya Şamanist motiflerin göründüğü mitolojik öğeler de barındıran hikâyeler sayesinde, Sarı Saltık yavaş yavaş Türkmen beyi veya din önderi hüviyetinden çıkararak olağanüstü güçleri de olan veli-kahraman tipine evrilmiştir. Sarı Saltık’ın bir meclis sırasında ayağa kalkarak savaşıyormuş gibi tuhaf hareketler yapması ve vücudunun bazı yerlerinde görülen kanamalar, ejderha ile yapılan mücadele, bir seccade ile denizi aşması, taşı delerek su akıtması, deniz suyunun çekilmesini sağlaması, onlarca dili konuşabilmesi, dört dinin kitaplarını bilmesi, Ayasofya’da vaaz vermesi gibi keramet motifleri, Balkan coğrafyasındaki azizlerin söylenceleriyle ile onun yaşamının karıştırılması neticesinde oluşmuştur. Onlarca efsanevi keramet göstermesinin yanı sıra ilişki içinde olduğu çevresiyle de dikkat çeken Sarı Saltık Saltukname’den sonra yazılan ve Bektaşi kültürü için en önemli başyapıt sayılan Velayet-name içine de girmiştir. Velayetname’de Sarı Saltık’u bir veli-kahraman yapan figürün Hacı Bektaş’ın kendisi olduğu görülür. Arafat Dağı’ndaki çilehaneden çıktığında Zemzem Pınarı denen pınarın yanın-da bir çoban gören Hacı Bektaş çobanın yanına giderek sırtını sıvazlamış ve adını sormuştur. Hünkâra adının Sarı Saltık olduğunu söyleyen çobana Hacı Bektaş, “yürü, seni Rum ülkesine saldık” der. Bu pasaj Sarı Saltık’ın Alevi-Bektaşi kültüründe tanınmasını, benimsenmesini ve ayrılmaz parçası olmasını sağlamıştır.

Sarı Saltık Velayetname dışında, Alevi-Bektaşi kültürü için başlıca eserlerden birisi olan, Fatih devri Rumeli gazaları ve faaliyetleri açısından önemli figür Otman Baba Velayetnamesi’nde de karşımıza çıkar. Bu hikâye Sarı Saltık’ın gösterdiği kerametlerin yanı sıra onun kolonizatör derviş olarak oynadığı role de dikkat çeker.

Sarı Saltık’ın Hacı Bektaş ve Otman Baba dışında, Seyyit Mahmut Hayrani’den Mevlana’ya, Nasreddin Hoca’dan Hace Ahmet Yesevi’ye, Taptuk Emre’den Karaca Ahmet’e varıncaya değin neredeyse bütün sufi çevrelerle ilişki içinde olması, Saltukname’nin en enteresan ve keyifle okunan, ama gerçekliği de bir o kadar şüpheli bölümleridir.

Saltukname’yi okurken hatırlanmalıdır ki Sarı Saltık’ın faaliyet sürdürdüğü zaman diliminde Bektaşilik henüz bir kurum olarak ortada yok-tu. Ayrıca Sarı Saltık’ın sadece din misyoneri olduğu yolundaki algının da temelleri oldukça zayıftır. Denilebilir ki böylesine kuvvetli ve neredeyse tüm Sufi çevreler ile içli dışlı biri gidip Bizans sınırlarında faaliyet gösterse veya Babai İsyanı’nda sağ kalan dervişler çevresiyle ilgili olsa hemen Bizans ve Selçuklular tarafın kadar faaliyetten bahsedilirdi. Elbette bazı Müslümanlaştırma faaliyetleri olmuştur, İbn Kemal tarihinde bu faaliyetlerden bahsetmiştir.

Günümüzde Moldova, Romanya olarak anılan bölgelerde ve Bosna, Edirne, Bulgaristan coğrafyasında da faaliyetleri olmuştur. Ancak bu faaliyetler Ahmet Yaşar Ocak’ın da belirttiği üzere sistemli bir İslamlaştırma değildir. Genelde yerleşim ve yağma hareketlerine yönelik faaliyetlerdir bunlar. Oysa Saltukname’ye bakılırsa Litvanya’dan Bizans’a, Deşt-i Kapçak’tan Avrupa kıtasında birçok ülkeye dek Sarı Saltık bütün Balkan coğrafyasında, tahta kılıçlı veli-derviş olarak kâfirle mücadele eden bir tip olarak karşımıza çıkar.

Bazı araştırmacılar veya tezlerine Sarı Saltık’u konu edenler, bu dervişi, Saltukname nüshalarını ciddi bir tenkit süzgecinden geçirmeden ve mitoloji, eski Türk inanç sistemi ve Şamanizm unsurlarını titizlikle ayırmadan bir hamaset süreci ve bilimsel tüm verileri kullanarak ortaya topyekûn bir Sarı Saltık araştırması çıkaran araştırmacı Ahmet Yaşar Ocak da bu durumdan şikâyet etmekte, çalışmasında ortaya çıkmış tüm kaynakları kullanmakta, eleştirel ve tarihçi mantığıyla bir monografi ortaya koymaktadır.

İbn Batuta ve Evliya Çelebi seyahatnameleri gibi eserlerde ve menkıbelerde konu edilen, Sarı Saltık’ın kolonileştirici bir derviş rol üstlendiğidir. Kendi yanında yetişen ve boynunda aşık kemikleri asılı, elinde çıngıraklı asa ile yarı çıplak dolaşıp ayı gibi dans ettiği birçok kaynakta anlatılan Barak Baba’nın şeyhi olmasıyla zaten gerçekte bir Kalenderi-Haydari dervişi olduğu ortaya çıkan Sarı Saltık uzunca bir süre daha yarı efsanevi veli-kahraman tiplemesiyle tarihçilerden başka her kesimin elinde konu olacağa benzer.

Balkan coğrafyasında bugün oturup dinlendiği yer bile ziyaretgâh olan, bazı manastır kalıntılarının bile onun kurduğu tekke olarak ziyaret edildiği, hatta Hıristiyan bir aziz ile özdeşleşip “Sarı Saltık da burada yatıyor” diye her iki tarafça da ziyaret edilen mekânları bulunan Sarı Saltık, 13. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’dan bir Türkmen grubunu Balkan coğrafyasına yerleştirmiş, bir sultanın kaderine ortak olarak Kırım bölgesinde de görünmüş ve tarihsel bir dizi olay yaratarak gönüllere girmiştir. Onun bu tarihsel kimliği ile yaptığı faaliyetler hem Türklerin hem de Hıristiyanların hafızalarından yüzyıllardır silinmeden günümüze kadar gelmiştir. Yaptıkları hem gerçek hem de destani nitelikte olan Sarı Saltık göçebe dünya için çok önemli birtakım faaliyetleri ile kıt sayıda kaynakta yer alırken elimizde bulunan Saltukname’de cinler, ejderhalar, tahta kılıcı ve Battal Gazi’den alınan kut sayesinde onlarca gaza yapan, kâfirleri Müslüman eden evliyadır. Her ne kadar Balkan Hıristiyanlarınca da kabul görüp aziz mertebesine çıkarılsa da o bir evliyadır, ancak Prof. Ahmet Yaşar Ocak’ın dediği gibi Hıristiyanların da gönlüne girmesini bilen bir evliya. Bunun yanında Balkan coğrafyasında onlarca türbesi olan Sarı Saltık’ın hem Hıristiyan unsurlarca bu kadar sahiplenilmesi, hem de bu coğrafyadan Tunceli bölgesine kadar gelip burada ocak yapılanmasına dahil olması da ayrıca ele alınması gereken durum olarak karşımızdadır.

Dobruca’nın ve bu bölgenin Müslüman Selçuklu zamanı tarihi Osmanlı ile devam etmiş,

Osmanlı döneminin en önemli sosyal ekonomik ve dini kıyamı Şeyh Bedreddin isyanı da Sarı Saltık Tekkesi dervişlerinden alınan destek ile Deliorman’da başlayıp acı bir son ile bitmiş, Babadağ’ı ve Saltık bu zaman diliminde de bir şekilde tarihe eklemlenmiştir.

 

Bibliyografya

• Ocak, Ahmet Yaşar, Sarı Saltık: Popüler İslam’ın Balkanlar’daki Destansı Öncüsü 13.Yüzyıl, Kitap Yayınevi, 2016.

• Ocak, Ahmet Yaşar, Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Evliya Menakıbnameleri, Timaş

Yayınları, 2016.

• Melikoff, İrene, (Çev. Turan Alptekin), Destan’dan Masal’a Türkoloji Yolculuklarım, Demos Yayınları, 2008.

• Gölpınarlı, Abdülbaki, Manakıb-ı Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli (Vilayet-Name), İnkılap Yayınları, 2014.

• Es-Serrac, (Haz. Gürkan, Nejdet, Bardakçı, Mehmet Necmettin, Sarıkaya, Mehmet

Saffet), Tuffahul Ervah ve Miftahul İrbah (Ruhların Meyvesi ve Kazancın Anahtarı),

Kitap Yayınevi, 2015.

• Kiel, Machiel, TDV İslam Ansiklopedisi, Sarı Saltık Maddesi.

• Turan, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, Ötüken Yayınları, 1971.

• Boratav, Pertev Naili, (Çev. Recep Özbay), Türk Mitolojisi Bütün Eserleri 1, Bilgesu Yayınları, 2016.

• Barkan, Ömer Lütfi, “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler I: İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler”

Vakıflar Dergisi, C. 2(1942), s. 279-386.

• Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Haz. Kahraman, Seyit Ali, C. 5, YKY Yayınları, 2010.

• Ebul Hayr-ı Rumi, (Haz. Demir, Necati, Erdem, M. Dursun), Saltukname (Saltık Gazi

Destanı), Ukid Yayınları, 2013.

• Demir, Necati, Sarı Saltık Gazi, Trakya Üni. Yayınları, 2015
Kaynak: https://www.dunyabizim.com/portre/efsaneden-gercege-bir-dervisin-hikyesi-sari-saltik-h49131.html

Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir