Son Dakika
Hangimiz komşumuzun külüne muhtaç olmadı ki…
Atalarımız “Yoldan önce arkadaşı, evden önce komşuyu seç” demişler. Arkadaş veya komşu seçmede doğru karar verebilme oranı nedir tartışılır fakat özellikle komşuluk ilişkilerinde komşuyu doğru tanımlama ve tanıma uygun ortak yaşam alanı oluşturmanın iki dünya saadeti için önemi tartışılmaz bir gerçektir. Sosyal yaşamın bazı alanlarında bugünü dün ile kıyaslarken belki de en çok yaşayamadığımız duygulardan biri de komşuluk ilişkilerimizde kazandığımız huzurla güven duygusudur.
Nerede o eski komşuluklar diyesiniz var değil mi?
Evet, “Komşu hatırı” vardı eskiden, “komşu hakkı” der paylaşırdık, “Allah, seni Peygamber Efendimize komşu eylesin” derken dualarımızda anardık komşuluğu, “komşu kapısı” güvenle her zaman çalabileceğimiz bir noktaydı, “kapı komşumuz” neredeyse akrabamızdan daha yakındı, hatta sık sık ziyaret ettiğimiz yerler ile ilgili “komşu kapısına çevirmek” diye nükteler yapardık.
Komşularımız şimdiki gibi numaralandırılmazdı. Aynı binada veya bitişik binalarda oturan komşular, 20 numara, 9 numara diye anılmazdı. Hasan Amcalar, Ayşe Hanım Teyzeler, Diyarbakırlı Abdullah Dayılar, Manifaturacı Cemil Beyler, Boşnak Arif’in damadı, Mösyö Albert, Alamancı Kıymet Teyzeler, Demirci Hasan’ın gelini Sabahat Abla diye tarifleri yapılan komşular aynı zamanda tanımlandırıldıkları sıfat veya isimlerin öğretici çağrışımlarıyla da hafızalarımızda derin izler bırakırlardı.
Komşuluk ilişkilerimizin temel dayanağı yardımlaşma ve güven duygusu üzerine idi. Günümüzdeki gibi steril bir hayat için modern ve güvenlikli sitelerde yaşamıyorduk belki ama sadece komşumuz yoktu, komşuluğumuz da bilfiil vardı.
Hangimiz komşumuzun külüne muhtaç olmadı ki
Mahalle komşumuz, ev komşumuz, iş yeri komşumuz, yazlık komşumuz, meslek komşumuz, bağ bahçe komşumuz, hatta mezar komşumuz derken nerede ise yakın akrabalarımızdan bile öncelikli ilişkilerimizi sürdürdüğümüz dostlarımız vardı. Karşılıklı veya karşılıksız biz onlara güveniyor, onlar bize güveniyordu. Birbirimizle danışıyor, dayanışıyor, hal ve hatırla yaşam gailesinde yüklerimizi paylaşarak hafifliyorduk. Yeni bir mekâna taşındığımızda ilk selamımızı alan komşularımızdı. Hemen yardımcı olmaya çalışır, tanışır ve yalnızlık duygumuzu alırlardı. Çocuklarımız kaynaşır, beraber büyür, eğitimlerinde üst alt komşunun okumuş bireylerinden zaman gözetmeksizin destek alırlardı. Düğün evinin en kıdemli akil insanları şüphesiz tecrübeli komşularımızdı, cenazemiz mi var, ne gam, komşumuz yemek hazırlayıp izzet-i ikramda bulunurdu. Mutfağımızdan yemek kokusu komşularımıza mı ulaşıyor, hemen komşumuza tadımlık bir tabak gönderir, gönül alırdık. Tabak asla boş gelmezdi, sözün sohbetin istişarenin ve dayanışmanın toplumsal bereketi huzur içinde altın bir tepside karşılıklı sunulurdu her daim.
Hangimiz komşunun oğluna örnek gösterilmedik veya komşunun oğlu bize örnek gösterilmedi ki. Hangimizin kızı komşu kızının maharetleri ile kıyaslanarak yetiştirilmedi ki. Hangimiz çocuğu olmayan veya evladı gurbette olan komşumuza evlat veya torun olmadı ki. Hangimiz yaşlandığında konu komşunun desteği ile yalnızlığından kurtulmadı ki. Hangimiz bağını bahçesini evini barkını komşusuna emanet etmedi ki. Hangimiz konu komşu duyup da rahatsız olmasın diye her türlü gürültü ve patırtısını kendi içinde halletmedi ki. Hangimiz komşumuzun külüne muhtaç olmadı ki. Hangimiz ev almadan önce konu komşuyu araştırmadı ki. Dili dini ırkı ne olursa olsun komşu her zaman yanı başımızda idi. Kimse kimsenin görüşüne karışmazdı, kimsenin etnik kökeni önemli değildi, değil mi ki komşuydu, üst kattan alt kata bir şey silkelerken bile komşunun camının açık olup olmadığı kollanır ve ona bir zerre miktarı toz ile zarar gelmesini istemezdi.
İyi veya kötü haberleri herkesten önce komşularımız duyar ve paylaşırlardı. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bir hadis-i şerifinde komşuların birbirlerine karşı görevleri ile ilgili özetle buyurduğu gibi hastalandığımızda ziyaretimize gelen, cenazemizin kaldırılmasında yardımcı olan, borç istendiğinde imkânı ölçüsünde yardımcı olan, darda kaldığımızda yardıma koşan, bir nimete kavuştuğumuzda tebrik eden, başımıza bir musibet geldiğinde teselli edenler arasında her zaman ilk önce komşularımız gelirdi. Gelmeliydi de. Cebrail A.S. komşuluk hakları ile ilgili öyle hükümler getiriyordu ki rahmet Peygamberi Efendimiz (S.A.V.) bu durum karşısında Cenab-ı Hak nerede ise komşuyu komşuya miras kılacak diye düşündüğünü belirtiyordu. (Buhari Edeb,123)
Komşuluk vazgeçilmez bir ilişki
Büyükşehirlerdeki stüdyo evler, hızla gelişen bireysel yaşam maalesef insanlarımızı yalnızlaştırıyor ve etrafıyla olan sosyal ilişkileri zayıflatıyor. Özellikle tempolu iş dünyası ve buna bağlı aşırı mesai gerektiren meslekler, evlerde erkeklerin yanı sıra kadınların da iş dünyasında yoğun olarak aktif olmaları, siyasi, etnik ve mezhebi taassup ile ilişkilerin etrafında duvar örülmesi, sosyal ağlarda veya haberlerdeki güvensizlik duygusu yerleştiren ajite haberler, mahalle kültüründen uzaklaşılmış siteler, apartman işlerinde ağırlıklı kapıcı veya görevliler ile muhatap olmak, eğitim sistemlerinin, memur tayinlerinin, ticari ve sınaî piyasaların değişmesinden dolayı sürekli yenilenmek-değiştirilmek zorunda kalınan ikametgâhlar, komşuluk hukukunun ve kültürünün önünde ciddi engeller oluşturmuştur.
Apartmanlarda veya sokağımızda bulunan bitişik binalardaki komşularımıza verebileceğimiz sıcak ve samimi bir selam, içten bir hal hatır, bayram ve kandillerde tebrikleşmek, ortak çalışmalarda oluşan giderlere katkıda bulunmak, katlar arası gürültü veya temizlik kurallarına riayet etmek, ortak yaşam alanlarındaki kurallara hassasiyet göstererek komşulara karşı saygılı olmak, şüphesiz ilişkileri zenginleştirecek ve gerçek manada, aileden bile yakın olabilecek komşulara sahip olmamızı sağlayacaktır.
Komşuluk geleneksel dünyamızın da modern dünyanın da vazgeçilmez ilişkilerinden biridir. Dolayısı ile dini ve vicdani hayatımızdaki önemi ayet ve hadisle perçinlenmiş komşuluk ilişkileri ve komşuluk hakları; toplumsal barışın, dayanışmanın ve sosyo – kültürel gelişimin en önemli aktörlerinden biri olarak varlığını sürdürmeye devam edecektir – etmelidir.
Ercan Babacan yazdı