İstanbul Havalimanı’nda mahsur kalan yolcular anlattı: “İnanılacak bir kıssa değil; orada donarak ölebilirdik”

Yurt genelinde ağır kar yağışının tesirli olmasının akabinde bilhassa İstanbul’da nüfusa bağlı da olarak ulaşım durdu, vatandaşlar yollarda mahsur kaldı. Sabiha Gökçen ve yolcu uçuşlarına kapatılan Atatürk Havalimanı’nda uçuşlar devam ederken pozisyonu prestijiyle İstanbul Havalimanı‘nda uçaklar kalkamadı ve yolcular havalimanında mahsur kaldı. Öte yandan havalimanı kargo kısmında çatıda çökme yaşandı. 

İstanbul Havalimanı’nda dün (24 Ocak) uçuşlar aksadı ve çok sayıda yolcu gece boyunca alanda mahsur kaldı. Bu yolculardan ikisi, Müge Enön ve eşi Deniz Gün Enön’dü. Enön çifti, ailecek bindikleri kalkış saati 12:30 olarak belirlenen Adana uçağında geçen yedi buçuk saatlerini ve sonrasını Medyascope’tan Dilek Şen’e anlattı.

Deniz Gün Enön kelama “Pilot evvel de-icing (buz çözme) denilen süreci yapacaklarını söyledi. O kadar uzun sürdü ki! Uçak sallanıyor, kalkıp gidecek lakin gitmiyor” diye başladı ve kendilerine uzun bekleyişten sonra uçuşların durdurulduğu tarafında bilgi verildiğini söyledi:

“Bekliyoruz, bekliyoruz, bekliyoruz. Saat 16:00 oldu, 17:00 oldu, 18:00 oldu, 19:00 oldu. Artık uçmayacağız aşikâr ancak uçaktan inip nereye gideceksek gidelim, değil mi? Bu ortada uçağın içinde yaşlılar, ‘Benim astımım var’ diyenler, gebeler, bebekler var. 190 kişilik uçak yani. Yemek verdiler birer defa. Haydi açlıktan ölmeyiz bir günde lakin bir yerde su bitti uçakta, tuvaletleri kullanamaz hale geldi beşerler.”

“Sabaha kadar uçakta mı duracağız?”

Deniz Gün Enön, o sırada en az 10 uçağın daha apronda beklediğini duyduklarını söyleyip “Pilot dahil dışarıdan bilgi bekledi. Büyük bir belirsizlik vardı. Sabaha kadar o uçağın içinde mi duracağız? Ne olacağız? Bilen yok” dedi. Uçaktan indikten sonrasını da “Eşim ve oğlumla başka otobüslere düştük. Bu sefer kara saplandık. Nerede olduğumuz aşikâr değil, dışarısı görünmüyor” sözleriyle anlatıp “Şoför bizi nereye götüreceğini bilmiyordu, düşünebiliyor musunuz?” diye sordu.

Terminale kendi gayretleriyle ulaştılar

Müge Enön de başka otobüste yaşananları şöyle anlattı: “Üçüncü kara saplanışımızda otobüs sürücüsü ‘Ben artık götüremiyorum. Nereye gideceğimi bilmiyorum. Kapıyı da açamam. Birileri giderse başımız ağrır’ diyor. Bu ortada biz en sonunda bir bina görebildik. Oysaki dış hatlarmış. ‘Yürüyelim’ dedik. Sürücü müdürünü aradı, yanıt bekledi. Çocuklar kötüleşince, havasızlıktan ağlayanlar ve sonlananlar olunca arkadaşımız acil butonun camını kırıp kapıyı açtı. Biz yürüyerek dış çizgiler kapısına dayandık. Nasıl geldiğimizi bilen yok, bizi karşılayan yok. Bu türlü bir şey yaşandığını bilen yok. ‘Siz nasıl buradan giriyorsunuz?’ diye reaksiyon veriliyor. Biz ‘Yaşlılar, çocuklular var’ diyoruz. Onlar bize bağırıyor, küstahça karşılıklar veriyor. ‘Burası pasaportun olduğu bir yer, sizi iç sınırlara götürmek lazım’ diyor. Hala bunu anlatıyor. Sonra bizi iç sınırlara bıraktılar ve bir daha muhatap bulamadık.”

“Görevliler ‘Video çekemezsiniz’ dedi”

Müge Enön, çekim yapmalarının engellenmeye çalışıldığına dikkat çekip “Acil camını kırıp indikten sonra ve dış sınırlara geçerken beşerler durumu çekmek istedi. Bir vazifeli ‘Video çekemezsiniz’ diye üstümüze yürüdü, biz de ona reaksiyon verdik ve öbür arkadaşları onu durdurdu” dedi.

“Bu havaalanının işletmesiyle ilgili bir güvensizlik duymaya başladım dünden sonra” diyen Deniz Gün Enön ise dün yaşadıklarını yargıya taşımak istediklerini belirterek şöyle konuştu: “Tepki gösterilmedikçe daha öbür saçmalıklar da geliyor. Orada donarak ölebilirdik. Sahiden anlatınca inanılacak bir öykü değil. İstanbul’un göbeğindeki Atatürk Havalimanı’nda bu gelmezdi başımıza. Oraya öbürleri indiyse biz de pekâlâ oradan uçabilirdik.”

TIKLAYIN | İstanbul Havalimanı’nda protesto; “Otele gereksinimimiz var”