Dezenfektanla yakılarak hayatını kaybeden çocuğun acılı annesi: ‘Oğlum taammüden yakıldı’

Olay, aralık ayında Yıldırım Yiğitler Mahallesi’nde bir parkta meydana geldi. Teze nazaran, arkadaşlarıyla birlikte parkta oynayan Burak A. (14)’nın yanına, öteki bir mahallede oturan İsmail K. (13) geldi. İsmail K., daha sonra bölgede bulunan ve dezenfektan üretimi yapan bir meslek lisesinin bahçesindeki varillerden yanındaki poşete dezenfektan doldurdu.

Bir müddet sonra İsmail K, yanında bulunan dezenfektan dolu şişeyi, Burak Altun’un üzerine boşaltarak çakmakla ateşe verdi. Gencin alev aldığını gören etraftaki vatandaşlar, su ve ceketleriyle müdahale etti. Bedeninde ağır yanık oluşan Burak Altun, olay yerine çağrılan ambulans ile Bursa Kent Hastanesi’ne kaldırıldı. Burak Altun kaldırıldığı hastanede 17 gün sonra hayatını kaybetti. Olay akabinde soruşturma başlatan polis takımları, İsmail K.’nın evvel ormanlık alana kaçtığını tespit etti. Akabinde etrafta bulunan bir anaokulunun bahçesinde uyukladığı esnada gözaltına aldı. Yaşanan olay etraftaki bir iş yerinin güvenlik kameraları tarafından görüntülendi. Güvenlik kameraları imgelerinde İsmail K.’nın olay yerinden ayrılıp, dezenfektan dolu poşetle geri gelerek Burak A.’nın üstüne dökerek ateşe verdiği görüldü.

“OĞLUMUN ARKADAŞI DEĞİL, ORTADA ŞAKALAŞMA YOK”

Hayatını kaybeden Burak Altun’un annesi Mehpar Altun, yargılama sürecinin başlamasıyla suskunluğunu bozdu. Anne Mehpar Altun, oğlu Burak Altun ile kuşkulu İsmail K.’nın arkadaş olmadığını ve olayın latife değil, kamera imgelerinde görüldüğü üzere kasıtlı olarak yapıldığını söyledi. Altun, “10 Aralık günü oğlum arkadaşlarıyla birlikte sokağa çıktı. Saat 20.30’da ben balkonda çamaşır asarken bir ışık yansıyordu bahçeye. Çığlıklar geliyordu, komşularda ambulans çağırın çocuk yanıyor diye bağırıyorlardı. Bende ne oluyor orada kim bağırıyor dediğimde komşular ‘’Koş Burak yanıyor’’ dedi. Ben koştum, parka gittiğimde çocuğumu söndürmüşlerdi ve üstünden dumanlar çıkıyordu. Birinci söylediği söz ’Anne beni İsmail yaktı’ oldu. Saat 20.50’de ambulans geliyor. Ambulans bizi aldı Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürdü. Bu hastanede yanık ünitesi olmadığı halde bizi oraya götürerek vakit kaybettirdiler. Oradan Kent Hastanesine sevki oldu. Biz özel araçla trafik lambalarına takıla takıla gittik. Fakat hastaneye vardığımızda ambulans daha gelmemişti. Ambulans Saat 22.21’de Kent Hastanesine giriş yapıyor. Burak hastaneye geldi lakin müdahale yerine emniyet üniteleri tabir aldı. Sözünün akabinde benim çocuğumu ağır bakıma çıkardılar. Saat 01.30’da ağır bakıma çıkıyor. Bu saate kadar bizi oyalıyorlar. Oğlum yanık vaziyette bekledi. 01.30’da yıkamaya alıyor, 04.00’e kadar yıkamıyor. Hekimin bize dediği, şayet bu çocuk erken gelseydi bu formda ağırlaşmazdı. 3 gün sonra yoğum bakımda şuurunu kaybetti. 17. günü beyin vefatı gerçekleşti. Gece saat 02.10’da ise kalp mevti gerçekleşti. Bir çok haberde arkadaşıyla şakalaşıyorlardı diyorlar, fakat bu türlü bir şey yok. Çocuğumun arkadaşı da değil, bizden daha üstteki mahallede oturuyor. Oğlumu yakan bu çocuk, daha evvel kedi de yaktı. Benim oğlum ona mahzur olmak istiyor, oğlum müsaade vermeyince kediyi yakıyor. Poşete dezenfektan doldurup tekrar geliyor. Olay anında yanında bulunan 2 kişiyi yakmak istiyor, başarılı olamayınca benim çocuğumu yakıyor. Benim oğlumu kasıtlı bir biçimde yakıyor. Cumhurbaşkanımızın bizim gerimizde durmasını istiyoruz. Biz müebbet mahpus istiyoruz, zira benim çocuğum öldü, orada toprağın altında. O da içeride çürüsün. İhmaller zinciri üst üste geldiği için benim çocuğum şu ân toprak altında. Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum, buradan bizim olayımızda el atsın, hak eden cezasını alsın’’ dedi.