Düzgün Partili Tatlıoğlu: Sopalı iktisat, militarist iktisada döndü; enflasyon kontrol timlerinin kurulacağını duyuyoruz

Âlâ Parti Küme Lideri İsmail Tatlıoğlu, enflasyona karşı alınan önlemler ile ilgili “Artık sopalı iktisat, militarist iktisada döndü. Enflasyon kontrol timlerinin kurulacağını duyuyoruz. Dünyada bununla önlenmiş bir enflasyon yok. Nasıl Türkiye’de talimatla, kampanyayla, istihdam atakları işsizliği arttırdıysa kaygının salındığı iktisatta kıtlıktan diğer ortaya bir şey çıkmaz” dedi.

 TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Tatlıoğlu, özetle şunları söyledi:

“Bu sürecin takip edilmesi bir diplomasi ihtimamıyla yürütülmelidir”

Uygun Parti olarak 16 Nisan 2017 referandumu, Sayın Genel Liderimiz Meral Akşener’in bütün siyasi birikimini ortaya koyarak verdiği bir uğraş sürecidir. Tek adam sisteminin Türkiye’yi bir savrulmaya götüreceği ve Türkiye’nin ayaklarına bir pranga oluşturacağı ve münasebetiyle Türkiye’nin demokratik parlamenter sistem içerisinde kalması, Türkiye’yi 21. yüzyıla taşıyacak temel ögenin ve siyasetler sürecinin kapısının güzelleştirilmiş ve güçlendirilmiş bir parlamenter sistemden geçeceği niyeti adeta UYGUN Parti’nin kuruluş ideolojisine de yansımış ve kurumsallaşması ve kuruluşunda değerli bir alan oluşturmuştur. DÜZGÜN Parti olarak bu toplantının bu birlikteliğin merkezinde parlamenter sistemin geçişinin odak noktası olması ayrıyeten sevindiricidir. Ve bu manada buna katkı koyan emek veren Sayın Kılıçdaroğlu’na, Sayın Karamollaoğlu’na, Sayın Davutoğlu’na, Sayın Babacan’a ve Gültekin Uysal Bey’e çok teşekkür ederiz. 12 Şubat’ta yapılan tepe birbirleriyle tıpkı Türkiye fotoğrafına da sahip olduğunu söyleyemeyeceğiz fakat her birisi güzel bir Türkiye arayışında olan siyasi partilerin bir ortak taban buluşmasıdır. Ve bu manada Türkiye’de bu birlikteliğin devam ettirilmesi ve bu sürecin takip edilmesi bir diplomasi itinasıyla yürütülmelidir. Ve bunun iştirakçi partiler ve genel liderler tarafından bu itinanın gösterileceğine inanıyoruz. Ve bu itinası gösteriyoruz.

“Türk Lirası kış günü sokağa bırakılan çocuk üzere müdafaasız kalmıştır”

Bugün için baktığımızda partili Ülke Yöneticisi sistemi demokrasimizi hakikaten eziyor. Devletin kurumsal yapısını eziyor. Adaleti eziyor ve iktisadımızı eziyor. Türkiye çok uzun müddettir iki odalı meskenini ısıtma ve aydınlatmakta zorluk çeken milyonlarca vatandaşın feryadını konuşuyor. Bu vatandaşlar kendi yöneticilerine sesleniyorlar… Bu süreç ne yazık ki 2005’te başlayan, Türkiye’de elektrik alımlarının dövizle yapılması, dağıtım ve özelleştirmelerin dövizle yapılması sonra iç borçlanmanın dünyada görülmemiş halde dövizle yapılması, ihalelerin KOİ projelerin dövizle yapılmasının adım adım getirdiği bir süreçtir. 128 milyar dolarla birlikte tükenen Merkez Bankası’na ilaveten bugün yürürlüğe konulan projeler bugün Türkiye Cumhuriyeti hazinesini de tüketmeye yönelmiştir. Sayın Erdoğan, başbakanlık günlerinden itibaren döviz severliğiyle yaptığı siyasetler adeta Türk lirasını tedavülden kovmuştur. Türk lirası kış günü sokağa bırakılan çocuk üzere muhafazasız kalmıştır. Ve bugün minimum fiyata yüzde 50,4 artırım yapan Türkiye’de taban fiyatlı yüzde 150’ler civarında bir fiyat artışına deva aramaktadır. TÜİK’in yüzde 49’a varan enflasyonu orta ve dar gelirliler için nitekim yüzde 100’ü aşmış durumdadır. Yaklaşık 9 milyon emekli, minimum fiyatın altında bir gelire sahiptir. Türkiye’de kayıtlı 20 milyon çalışan vardır. Bunların yaklaşık 4 milyonu hür meslek, 16 milyon fiyatlı vardır. 12 milyonda emekli, dul ve yetimi saydığımızda 28 milyon yapar. 28 milyonun aşağı üst 19 milyonu taban fiyat ve altında gelir sahibidir. Bu Sayın Erdoğan’a teslim edilen Türkiye fotoğrafından daha makus bir fotoğraftır. Bu partili cumhurbaşkanlığı sistemine girdiğimiz 2018’den bu tarafa yaklaşık ulusal gelirini 100 milyon dolardan daha fazla kaybetmiş bir Türkiye. Fert başına 25 bin lira daha az gelir elde eden ve hane başına 100 bin lira daha yoksul bir Türkiye içerisindeyiz. Yalnızca Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının yaptığı, muhalefet edasıyla yarına yönelik umut vermek. Bu süreç Türkiye’de bir yolsuzluk sürecinin getirdiği, bir dolarizasyon sürecinin getirdiği durumdur. Yolsuzluğun olduğu bütün ekonomilerde, yoksulluk beraberinde eşlik etmiştir.

“Geçmiş yüzyılda da yoktu önümüzdeki yüzyılda da olmayacak”

 Bu çerçevede alınan önlemler bir panik havasındadır. Türkiye’nin hazinesini tüketme risklerini çoğaltmakta ve de her geçen gün Türkiye’ye vakit kaybettirmektedir. Artık sopalı iktisat, militarist iktisada döndü ve enflasyon kontrol timlerinin kurulacağını duyuyoruz. Dünyada bununla önlenmiş bir enflasyon yok. Geçmiş yüzyılda da yoktu önümüzdeki yüzyılda da olmayacak. Nasıl Türkiye’de; talimatla, kampanyayla istihdam atakları işsizliği arttırdıysa, kaygının salındığı iktisatta kıtlıktan diğer ortaya bir şey çıkmaz. Üretim; bir şevk, heyecan ve özgürlük işidir. Türkiye’nin de süratle özgürleşmesi, bu heyecana kavuşması lazım. Türkiye önümüzdeki 10 yılda ulusal gelirini bir misli artırabilecek bir potansiyele sahiptir.

“Türkiye’nin her türlü inisiyatifi almasını bekliyoruz”

Ekonomik coğrafya kavramına çok kıymet veren bir parti olarak, Dünya’da birbirleriyle savaşmayı bırakan ülkelerin nasıl geliştiğini tekraren söylemiş bir siyasi parti olarak, Ukrayna, Rusya ortasındaki gerginliğin bölgede bir istikrarsızlık olarak görüyoruz. Türkiye’nin bölgede istikrara sahip olması Türkiye’nin en büyük güçlerinden birisi olacaktır. O nedenle bu istikrarın sağlanmasını önemsiyoruz ve Türkiye’nin her türlü inisiyatifi almasını bekliyoruz. Alabilmesini bekliyoruz ve bu hususta bize düşen bir şey varsa da yapmaya hazırız.”

Tatlıoğlu, altı siyasi partinin parlamenter sistem ile ilgili çalışmasının 28 Şubat’ta açıklanacak olması ile ilgili soruya, şu karşılığı verdi:

“28 Şubat, bir vesayet sürecinin ismidir. Bugün 28 Şubat’ı da aşan bir vesayet vardır. Parlamentoda gördük ki siyasi sıfatı olmayan bakanların bile milletvekillerine hakaret ettiği, parlamentoda iktidar partisi milletvekillerini bile aşağılayan bir üsluba sahip bir iktidar lisanını gördük. O nedenle 28 Şubat 1997’yi aşan bir periyot içindeyiz. Parlamenter sistim, Türkiye’de ulusal iradenin tartı merkezini saraydan parlamentoya alma hedefi gütmektedir. Hukukun üstünlüğünü tesis etmek, adalet ve liyakati tesis etmek hedeflidir. Bugünkü vesayeti kaldırmayı hedeflemektedir. Onun için çok manalı bir gündür. Çok düzgün bir tevafuk olmuş.”