Fetihle kurulan ilk Osmanlı semti: Saraçhane
Bugün İstanbul’un Fatih ilçesi sınırları içerisinde yer alan Saraçhane, fetihten sonra şehirde kurulan ilk Osmanlı semti olmuştu. Sınırları oldukça geniş bir alana yayılan ve ilçenin çekirdeğini oluşturan semt, Fatih Camii ve Külliyesi’nin inşasıyla birlikte gelişmeye başlamıştı.
Saraçhane; Bayezid’den Vezneciler’e, oradan da Şehzadebaşı’na uzanarak gelen aksla, Unkapanı ile Aksaray aksının kesiştiği, tarihi yarımada olarak bilinen kısmın orta noktası üzerinde yer almaktadır. O yıllarda boş olan bu bölgeyi şenlendirmek yani imar ve iskâna açmak isteyen Fatih Sultan Mehmed, buraya mektepler, hanlar, hamamlar ve Osmanlı ekonomisinde önemli gelir kapılarından olan bir “Serraçhane Çarşısı” yapılmasını emretmişti. 1475 tarihinde tamamlanan ve yüzlerce dükkândan meydana gelen yapı Ayasofya Vakfı’na bağışlanmıştı. Ayrıca çarşının hemen yakınına bir askeri kışla yerleştirilmiş ve bu kışla Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılışına değin varlığını sürdürmüştü.
Semte adını veren Saraçhane Çarşısı, yüzyıllar boyunca son derece önemli bir sanayi merkezi olur. Burada yanız sarraçlar değil sandıkçılar, kırbacılar ve sarraçlara malzeme satan tüccarlar da geçimlerini temin eder. Bu yönüyle çarşıda zengin bir üretim faaliyeti gerçekleşmiştir. 1672-1673 yıllarında İstanbul’da bulunan Sorbon Üniversitesi Doğu dilleri uzmanı Antoine Galland, seyahatnamesinde, çarşıyı şöyle tasvir etmiş: “… Ekselans Unkapanı’na indi ve şehirde oldukça büyükçe bir mesafe kat ederek Saraçhane’yi gezdi ki burası eyer, başlık takımı ve diğer işleme ve nakış işleri yapanların dükkânlarının bulunduğu büyük ve kapalı bir yerdir. Bu dükkânların yola doğru çok uzanan ön kısımları altın ve gümüş sırmalı ipek kumaşlarla, Hindistan kumaşları veya İran halılarıyla süslüydü.
Bu dükkânların bazılarında bir takım Türkler’in uykuya mağlup olarak sedirlere yatıp uyudukları görülüyordu. Başka dükkânlarda beş-altı Türkün birlikte toplanıp bir dümbelek çalıcısını yahut kötü bir hanendeyi gayet dikkatle dinledikleri hatta dükkânlarında asılı bulunan fenerlerin ışığında tütün içtikleri görülüyordu. Gerek dükkânlarda ve gerek sokaklarda bulunan bu fenerler içleri pamuk dolu üç-dört yahut beş köşeli, yahud daha da başka şekilli tahta avizelere, her renkten kordonlarla asılı bulunuyordu. Bu fenerleri her dolaştığımız yerde gördük. Ekselans; murabba biçiminde, kubbeli ve oldukça ufak bir bina olan bedestene geldi. Burada hemen münhasıran altın çubuk tüccarlarıyla kitapçılar vardır. Oldukça yüksek olan bütün dükkânların duvarları güzel ipeklerle kaplıydı. Ve her Türk’ün gelene geçene serpmek üzere kullandığı kokulu sularla dolu gümüşten kokuluklar ve şişelerle yakılmış kalın bir beyaz mum taşıyan gümüş bir büyük şamdan mevcuttu. Bu yer pek dar olduğundan halkın kalabalığı sanki daha çokmuş gibi geliyordu. Oradan çıkınca hepsi çok iyi süslenmiş birçok sokaktan geçerek bu gezintiyi Valide Han’ıyla bitirdik…”
İmar ve yol yapım faaliyetlerinde birçok tarihi yapı yitip gitti
1960’lı yılların sonuna değin İstanbulluların seyir yerlerini içerisinde barındıran Saraçhane, konaklarıyla da dikkat çeker ve eserlerde yer alır. Devrinin zengin ve tanınmış kişilerine ait bu konaklar arasında en bilinenleri Altunuçok Mehmed Ağa Konağı ve Halid Ziya Uşaklıgil ailesinin konağıdır.
Saraçhane semti, tarih boyunca İstanbul’da yaşanan depremler ve yangınlardan sürekli etkilenmiş ve semtin fiziki ve sosyal yapısında büyük değişimler meydana gelmiş. Bu yangın ve depremlerden Saraçhane Çarşısı da nasibini almış ve birkaç kez yeniden inşa edilmişti. Bizans döneminden Cumhuriyet dönemine kadar İstanbul’un işlek trafik kavşağı ve yeşil alanını oluşturan bu semt, zamanla konaklar, esnaf ve ticarethaneler bölgesi vasfını kaybetmiş; 1935-1938, 1940-1945 ve 1950-1956 yıllarındaki imar –yol yapım faaliyetlerinde birçok tarihi yapı yitip gitmiştir.
Bu tahrip ameliyesi sırasında asırlık çınarlar kesilmiş, Azebler Camii ve hamamı, Kırkçeşmeler, Sekbanbaşı Mescidi, Burmalı Mesid’in Sıbyan Mektebi, Firuz Ağa Mescidi, Saraçhane Karakolu binası, Revani Çelebi Camii, Cedid Beşir Ağa Medresesi, Ahmed Şemseddin Efendi Medresesi, Ebul Fazıl Mahmud Efendi Medresesi, Muhtesip Karagöz Camii ve hamamı, Hayriye Lisesi, Münir Paşa Konağı, Mimar Ayas Camii, Canfeda Kadın Sebili ve çeşmesi, Sunullah Efendi Sıbyan Mektebi, Hüsameddin bin Alaüddin Mektebi, Halil Paşa Camii, Çandarlı İbrahim Paşa Hamamı, Gürcü Mehmed Paşa çeşmesi, Su Terazisi ve Roma döneminin su kaynak ve aktarım ana merkezi bütünüyle tahrip edilmiş, Atatürk Bulvarı’nın genişletilme ve düzenleme çalışmasında Henri Prost’un planıyla birçok tarihi eser yok olmuştur. Bunların yanı sıra Şehzade Camii civarında yer alan yeniçerilere ait kışlalardan geriye kalan odalar ve semtin meşhur konaklarından bazıları da yıktırılmıştır.
Kuruluşundan itibaren sürekli imar ve değişim hamlelerine sahne olan Saraçhane semtinde bugün varlığı tespit edilebilen 11 cami-mescid, 1 çarşı, 2 su terazisi, 3 sebil, 5 medrese, 3 hamam, 1 karakol binası, 8 çeşmeden geriye sadece 2 cami-mescid, 3 sıbyan mektebi, 4 medrese, 1 sebil ile 3 çeşme günümüze ulaşabilmiştir. Bu noktadan bakıldığında ilk Osmanlı semtindeki tahribatın boyutları daha iyi anlaşılmaktadır.
Emre Gül
Kaynak: https://www.dunyabizim.com/gezi-mekan/fetihle-kurulan-ilk-osmanli-semti-sarachane-h27124.html